بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

حَقِيقٌ عَلَىٰٓ أَن لَّآ أَقُولَ عَلَى ٱللَّهِ إِلَّا ٱلْحَقَّۚ قَدْ جِئْتُكُم بِبَيِّنَةٍ مِّن رَّبِّكُمْ فَأَرْسِلْ مَعِىَ بَنِىٓ إِسْرَٰٓءِيلَ ١٠٥

bana Allah hakkında sadece doğruyu söylemek yaraşır. Size Rabbinizden açık bir belge, bir mucize getirdim, İsrailoğulları'nı benimle gönder. (Serbest bırak.)

– Seyyid Kutub

قَالَ إِن كُنتَ جِئْتَ بِـَٔايَةٍ فَأْتِ بِهَآ إِن كُنتَ مِنَ ٱلصَّٰدِقِينَ ١٠٦

Firavun: Eğer doğru söylüyorsan ve getirdiğin bir mucize varsa onu göster bakalım, dedi.

– Seyyid Kutub

فَأَلْقَىٰ عَصَاهُ فَإِذَا هِىَ ثُعْبَانٌ مُّبِينٌ ١٠٧

bunun üzerine Musa, elindeki değneği yere attı, değnek o anda sahici bir yılan oluverdi.

– Seyyid Kutub

وَنَزَعَ يَدَهُۥ فَإِذَا هِىَ بَيْضَآءُ لِلنَّٰظِرِينَ ١٠٨

Ve elini yeninin altından çıkardı, bakanlar onun ak bir parıltı saçtığını gördüler.

– Seyyid Kutub

قَالَ ٱلْمَلَأُ مِن قَوْمِ فِرْعَوْنَ إِنَّ هَٰذَا لَسَٰحِرٌ عَلِيمٌ ١٠٩

Firavun'un ileri gelen soydaşları dediler ki, Bu adam bilgili bir büyücüdür.»

– Seyyid Kutub

يُرِيدُ أَن يُخْرِجَكُم مِّنْ أَرْضِكُمْۖ فَمَاذَا تَأْمُرُونَ ١١٠

Sizi yurdunuzdan çıkarmak istiyor. Peki ne buyurursunuz?

– Seyyid Kutub

قَالُوٓاْ أَرْجِهْ وَأَخَاهُ وَأَرْسِلْ فِى ٱلْمَدَآئِنِ حَٰشِرِينَ ١١١

Onu kardeşi ile birlikte oyala ve bütün kentlere adam toplayacak elçiler gönder.

– Seyyid Kutub

يَأْتُوكَ بِكُلِّ سَٰحِرٍ عَلِيمٍ ١١٢

Bütün bilgili büyücüleri sana getirsinler.

– Seyyid Kutub

وَجَآءَ ٱلسَّحَرَةُ فِرْعَوْنَ قَالُوٓاْ إِنَّ لَنَا لَأَجْرًا إِن كُنَّا نَحْنُ ٱلْغَٰلِبِينَ ١١٣

Firavun'un büyücüleri geldiler. «Eğer biz yenecek olursak, bize bir ödül verilecek, değil mi?» dediler.

– Seyyid Kutub

قَالَ نَعَمْ وَإِنَّكُمْ لَمِنَ ٱلْمُقَرَّبِينَ ١١٤

Firavun: «Evet, yakın adamlarım arasına gireceksiniz» dedi.

– Seyyid Kutub

قَالُواْ يَٰمُوسَىٰٓ إِمَّآ أَن تُلْقِىَ وَإِمَّآ أَن نَّكُونَ نَحْنُ ٱلْمُلْقِينَ ١١٥

Büyücüler: Ya Musa, önce sen mi hünerini ortaya koyacaksın, yoksa biz mi önce hünerimizi ortaya atalım» dediler.

– Seyyid Kutub

AYARLAR
Okuyucu